Seyahat Davası’nda 18 yıl mahpus cezası alan ve 208 gündür Marmara (Silivri) Cezaevi’nde tutuklu bulunan avukat Can Atalay, “Seçim süreci çok zorludur belli ki daha da zorlu olacak. Herkes hem kendine hem de herkes birbirine mukayyet olsun lütfen. Biz kazanacağız” iletisi gönderdi.
Medyascope’tan Sahra Atila’nın sorularını yanıtlayan Atalay, Türkiye’nin uzunca bir müddettir hukuk devleti olmadığını belirterek, “Bu anlamı ile seçim tayin edici bir önemde” diye konuştu.
Soma davasının da avukatlarından olan Atalay, Amasra’daki maden faciasını da “Amasra’da yaşananın Soma ile çok ciddi benzerlikler taşıdığı ilk bakışta dahi belliydi. Tutukluluk kararlarının “olası kasıt” münasebeti içermesi, ön uzman raporunun hem sorumlulukların üst seviyeden başlamasını işaret etmesi hem de “olası kasıt” tarafında teknik saptamalar içermesi uzun uzun izaha gerek bırakmıyor” kelamlarıyla kıymetlendirdi.
“Memleket zor zamanlardan geçiyor, bu koşullarda dahi çok kıymetli bir dayanışma ile sahiplenildik. Herkese teşekkürü borç biliriz” Atalay, sorulara şu cevapları verdi:
25 Ekim’de Halkların Demokratik Partisi küme toplantısını telefonla dinlediniz ve Mithat Sancar size selam yolladı. Kılıçdaroğlu da ailelerinizi ziyaret ediyor. Sizi toplumsal olaylara verdiğiniz yansılarla tanıyoruz. Sivil toplum kuruluşlarının, muhalefetin ve bugüne kadar avukat kimliğinizle dayanışma gösterdiğiniz ailelerin kâfi takviyesi verdiğini düşünüyor musunuz?
Haftalık telefon görüşmemiz salı günleri saat 13.30 sularında gerçekleşiyor. O hafta da biraz daha erken çıkardılar, biz HDP kümesinin o saatte biteceğini düşünmüştük fakat yanılmışız 🙂 Ben aradığımda annem HDP grubundaymış, mecburen dışarı çıkmış, telefon görüşmesinin bitiminin çok yaklaştığını bildiren bir sinyal var, o sinyal işitildikten sonra “Ben salona döneyim sen de biraz işitebil” dedi lakin ben yalnızca bir kalabalık ve yankı işittim, telefon kesildi. Memleket güç vakitlerden geçiyor, bu şartlarda dahi çok değerli bir dayanışma ile sahiplenildik. Herkese teşekkürü borç biliriz.
Türkiye’nin önünde kritik bir seçim var ve sandıktan ne çıkarsa çıksın kıymetli sonuçlarla karşı karşıya kalacağız. Bu noktada muhalefetin cumhurbaşkanı adayının kim olacağı hâlâ aşikâr değil ve tartışma konusu. Mevcut şartları düşündüğünüzde sizce Türkiye’yi yönetecek kişi nasıl biri olmalı?
Elimiz çok rahatmış, ferah feza siyaset konuşuyormuşuz üzere konuşuluyor, tartışılıyor olmasını anlamakta zahmet çekiyorum. Seçimin birinci tıpta kazanılmasının zarurî olduğuna ait niyetlerimi daha evvel de yazmıştım. Türkiye’de cumhuriyetin savunulabilmesi için dahi cumhuriyetin demokratikleştirilmesi gerekiyor. Çoğulcu bir demokrasinin inşasının altına hakkı ile girebilecek ve bunun maddi desteklerinin (başta kamuculuk ve mukter bir yurttaşlığın zorunlu unsuru sosyal haklarcı bir çizgi) oluşturulması birlikte ele alınmalıdır.
Siyasi tutukluların muhalefetin kazanması durumunda cezaevinden çıkacakları düşünülüyor. Özgürlüğünüzün seçime bağlı olduğunu düşünüyor musunuz?
Bu genel bir kabule dönüştü. Türkiye uzunca bir müddettir hukuk devleti değil. Bu manası ile seçim tayin edici bir değerdedir. Bizim özelimizde, Seyahat davası somutunda ise hakkımızın “hukuken” teslimi gerekir. Bu mecburidir. Her geçen gün herkesin zararınadır.
25 Nisan’dan bu yana cezaevindesiniz. Bu altı ay içerisinde Amasra’dan, Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanmasına pek çok olay yaşandı. Gündemi içeriden nasıl görüyorsunuz, yaşanan olaylar -özellikle seçim periyoduna hakikat giderken- ne gösteriyor?
Seçim süreci çok zorludur aşikâr ki daha da güçlü olacak. Herkes hem kendine hem de herkes birbirine mukayyet olsun lütfen. Biz kazanacağız.
Soma davasının da avukatı olarak Amasra’da yaşanan maden faciasını nasıl yorumlarsınız, önlenebilir miydi?
Amasra’da yaşananın Soma ile çok önemli benzerlikler taşıdığı birinci bakışta dahi belirliydi. Tutukluluk kararlarının “olası kasıt” münasebeti içermesi, ön eksper raporunun hem sorumlulukların üst seviyeden başlamasını işaret etmesi hem de “olası kasıt” istikametinde teknik saptamalar içermesi uzun uzun izaha gerek bırakmıyor. Çabucak katliam sonrasında Özgür Özel ocak planı üzerinde olayı anlatınca “Bu kadar mı aynı olur” kelamlarının ağzımdan çıktığını söyleyebilirim. Ben mahpusum ve bu şartlarda da davamızın parçasıyım.
İstanbul Barosu seçimlerinde Beyoğlu 1. İlçe Seçim Heyeti, oy kullanabileceğinize yönelik karar vermesine karşın cezaevinden getirilmediniz. Genel Kurul’un yapıldığı salona da sizin fotoğrafınız ve “Geziyi savunuyoruz” yazılı pankart asıldı. O gün cezaevindeki süreciniz nasıl oldu ve baro seçimlerine katılamamak size nasıl hissettirdi?
Ben öğrencilik yıllarımdan bu yana İstanbul Barosu’nun hiçbir Genel Kurulu’nu kaçırmamıştım. Bu bir birinci oldu, umarım da son olur. Açılış konuşmasını bana emanet eden avukat Mehmet Durakoğlu başta olmak üzere “Geziyi Savunuyoruz” diyen tüm meslektaşlarıma buradan selam etmiş olayım. (KAYNAK)
